SİNCAN BELEDİYESİNİN ORGANİZE ETTİĞİ  “KUDÜS” GECESİ

(31 Ocak 1997)

Savcılık esas hakkında mütalaasında ve gerekçeli kararında mahkeme;  Sincan Belediyesinin 31 Ocak 1997 tarihinde (Gerekçeli kararda 30 Ocak 1997 yazılı) organize ettiği, kamuoyunda ve hükumette infial uyandıran,  basında yer alan “Kudüs Gecesi” etkinliğinde yaşanan olayları ve içeriğini karartarak,Anayasal laik düzen aleyhine İran destekli bu olayıHER YIL DÜZENLENEN BİR ETKİNLİKşeklinde, sıradan ve doğal karşılanması gereken bir faaliyet olarak yansıtmıştır. Mahkemenin “BİR TİYATRO OYUNU” olarak zikredip, küçümseyerek sıradanlaştırmaya çalıştığı somut olay ve içeriği ile ilgili, anayasal ilkeler ve devlet düzeni kapsamında bir açıklama ve hukuki değerlendirme yapmadığı ve yapmaktan özellikle kaçındığı anlaşılmaktadır. Konuyla ilgili, mahkemenin gerekçeli kararında, olayları, basın haberlerini ve tanık/sanık ifadelerini gizleyip, çarpıtması ile anayasal düzene aykırı eylemleri nasıl aklamaya çalıştığını açıklamadan önce,  düzenlenen bu gecenin ana hatlarını başlıklar halinde kısaca hatırlatmakta yarar görüyoruz;

  • Salona Hamas ve Hizbullah örgütü liderlerinin büyük boy portreleri asılmıştır.
  • Geceye Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ın davetlisi olarak İran Büyükelçisi katılmış ve İran rejimini öven, Türkiye’nin laik devlet düzeni aleyhine bir konuşma yapmıştır.
  • 31 Ocak (Ramazan ayının son cuma günü) İran lideri Hümeyni tarafından “Kudüs Günü” olarak ilan edilen bir tarihtir.
  • Olayın ardından İran Büyükelçisi ve İran İstanbul Başkonsolosu Türkiye’den ayrılmıştır.
  • Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, Başbakan Yardımcısı Çiller’in talimatıyla, İç İşleri Bakanı Meral Akşener tarafından görevinden alınmıştır.
  • Bekir Yıldız ve görev alan belediye çalışanları hakkında hem Cumhuriyet Başsavcılığınca, hem de DGM Başsavcılığınca “Hizbullah Terör Örgütü üyeliği”, “Yardım ve yataklık” suçlarından iki ayrı adli soruşturma başlatılmıştır.
  • Tansu Çiller TBMM Grup toplantısında “Devletimizin bu vazgeçilmez niteliği denenecek olursa, buna teşebbüs edenlere de Türkiye’yi dar ederiz.”   demiştir.
  • Adalet Bakanı Şevket Kazan, Bekir Yıldız’ı tutukluluğu sürecinde (Pazar Günü) ziyaret etmiş, Adalet Bakanı sıfatıyla yaptığı bu ziyareti Anayasa Mahkemesinde görülen Refah Partisi’nin Kapatılması davasının, kapatma gerekçelerinden birisini oluşturmuştur.
  • DGM Başsavcılığınca Bekir Yıldız dahil 11 sanık hakkında “Hizbullah Terör örgütüne üye olmak / propagandasını yapmak” suçlamasıyla dava açılmış, DGM de yapılan yargılama sonucu Bekir Yıldız’a verilen 4 yıl 7 ay mahkumiyet cezası Yargıtay tarafından onanmıştır. Bu süreçte Bekir Yıldız yurt dışına kaçmış 3 yıl sonra çıkan “af” tan yararlanarak yurda dönmüştür (Gerekçeli kararda, Müşteki sıfatı verilen Bekir Yıldız’la ilgili bu husus gizlenmiştir)

Mahkemeye göre bu olaylar” Her yıl düzenlenen etkinlik” ve sadece bir “Tiyatro Oyunu”dur.

A. REFAH-YOL SİYASETÇİLERİNİN OLAYA TEPKİLERİ;

Tansu Çiller olayın akabinde TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada;

“ Ülkemizin, şu geçtiği süreçte son yaşadığı bir densiz olay var, Sincan olayı. Sincan’daki olayı yok farz edemeyiz. Sincan’daki olayı küçümseyipte geçemeyiz. Sincan’daki olayın vahim olduğunda da hem fikir olmamız gerekir. İçimize sindirmediğimiz müddetçe bu işlerin hepsini aşacağız. Türkiye aşacak, Devletimizin bu vazgeçilmez niteliği denenecek olursa,  buna teşebbüs edenlere de Türkiye’yi dar ederiz.” 

İfadeleriyle olayın devlet rejimine yönelik olduğunu, mahkemenin iddia ettiği gibi “Her yıl düzenlenen bir etkinlik” ya da “Bir Tiyatro Oyunu” olmadığını en yetkili ağızdan TBMM çatısı altında siyaseten kamuoyuna açıklamıştır.

TANSU ÇİLLER Gerekçeli karar sayfa 2574 ve 2581 de yer alan Ankara 5.Ağır Ceza Mahkemesinde 18.07.2017 tarihli beyanında da;

“ ..Sincan’da bir belediye başkanı yine orta doğudaki bir ülkenin sefirini davet ediyor densiz birtakım laflar laik Türkiye’nin aleyhine birtakım laflar 31 Ocak 1997 Kudüs gecesi ve burada birtakım teröristlerin resimleri önünde kendi ülkesinin rejimini methediyor. İç işleri bakanını çağırıyorum nedir bu diyorum gereğini yapalım diyorum Sincan belediye başkanı Refah Partili, görevden alınıyor, Dış işleri bakanlığı o ülkenin o sefirini geri yolluyor aynı zamanda konsolosu geri yolluyor..”

Meral Akşener, Sincan Belediye Başkanı’nı görevden almadan önce size danıştı mı ?”şeklindeki soru üzerine; Meral Akşener benim partim genel başkanlığım zamanında İç İşleri Bakanı yapan benim ve dolayısıyla benim bilgimin haricinde olması mümkün değil.

“Siz Sincan Belediye Başkanı’nın görevden alınma gerekçelerini doğru buldunuz mu? Bu yüzden mi böyle bir talimat verdiniz?“şeklindeki soru üzerine; EVET.” 

Diyerek;

Mahkemenin önemsiz  saydığı tiyatro oyununda;  Laik Türkiye Cumhuriyeti aleyhine beyanlarda bulunulduğunu, İç İşleri Bakanına verdiği direktifle, Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ın İç İşleri Bakanı Meral Akşener tarafından  görevden alındığını beyan etmiştir.

MERAL AKŞENER Ankara 5.Ağır Ceza Mahkemesinde 16.02.2015 tarihli beyanında (G.K.s.2374);

“Bekir Yıldız’ın görevinden alınması ile ilgili olarak size herhangi bir baskı cebir, ya da şiddet uygulandı mı?”şeklindeki soru üzerine; hayır. Tekrar ediyorum. Şahsıma ait, herhangi bir şahıs silahlı bürokrasiden herhangi bir kişi tabancasını uzatıp alnıma yöneltip, herhangi bir şekilde “bunu imzalayacaksın kardeşim” diyen olmadı.Demeye kalkışılsa zaten mümkün değildi inadına yapardım. Ne derse onun tersini yapardım.Ama böyle bir şey olmadı. (..) Şöyle bir şey oldu. Şimdi Sincan’da bir gece yapıldı. Bir belediye Başkanı tarafından bir gece yapıldı. Kudüs gecesi. O Kudüs gecesindeki söylem ve eylemlerden sonra zaten soruşturma açtım ben. Yani o şahıs hakkında soruşturma açtım. Yanlış olduğunu düşündüğüm için. Daha sonra açığa alındı bu arkadaş.“    Beyanında bulunarak;

Tansu Çiller’in beyanını doğruluyor ve olayın yanlış olduğunu, soruşturma açtığını ve açığa alındığını siyaseten ifade ediyor.

Dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan bir TV programında “Kudüs Gecesi” ile ilgili olarak;

“Ben ertesi gün telefona sarıldım, Sincan Belediye Başkanına gerçekten çok ağır bir şekilde konuştum, sen nasıl böyle bir şey yaparsın, Genel Merkezden habersiz sen nasıl bir diplomatı davet ediyorsun, nasıl oluyor da onların panolarını alıyorsun, getiriyorsun, buraya astırıyorsun, tabi o bir hataydı

Mahkeme;  “TİYATRO OYUNU” olarak tanımladığı olayla ilgili,  Terör örgütü liderinin posterini astıran, laik Cumhuriyet aleyhine İranlı diplomata konuşma yaptırtan, siyasi iradenin emriyle görevinden alınan, kamuoyunda infial uyandıran, “Hizbullah Terör Örgütü” üyeliğinden açılan davada 4 yıl 7 ay mahkumiyet kararı verilerek cezası Yargıtay tarafından onanan ve hangi nedenle mağdur olduğunu gerekçelendiremediği Bekir Yıldız’a mağdur olduğunu kabul ederek müşteki sıfatı vermiştir.  

B. Gerekçeli kararda “Kudüs Gecesi” olayındaki, yukarıda açıklanan ve belgelenen, tarihi, siyasi ve hukuki gerçekler gizlenip,  çarpıtılmıştır;

Mahkeme gerekçeli kararında Kudüs gecesini;  yukarıda açıklanan eylemler ve siyasilerin tepkilerinden hiç söz etmeden, alıntı yapmadan, medya organlarınca kamuoyuna şeriat talebi olarak sunulmuş, Filistin intifasına destek amaçlı oynanan birTİYATRO OYUNU”,  “HER YIL DÜZENLENEN ETKİNLİK” olarak tanımlamıştır. Mahkemenin olayı çarpıtıp, İran devlet rejiminin ve posterler eşliğinde terör örgütü propagandasının yapıldığını gizleyerek,  masum bir tiyatro oyunu olarak sunması hiç şüphesiz ki siyasi yaklaşımının tipik bir örneğidir.  Mahkeme gerekçeli karar  sayfa 2647; “28 Şubat Darbe Sürecinin Başlaması” Başlığı Altında;

“2.4.)-Kudüs Gecesi (30 Ocak 1997):28 Şubat darbesinin önemli olaylarından biri de, Sincan Belediyesinin desteğinde düzenlenen Filistin intifadasına destek amaçlı bir tiyatro oyunuydu. Medya organları bu olayı, kamuoyuna, şeriat talebi olarak sunmuş, Ankara DGM savcısı 3 Şubatta soruşturma başlatmıştır. (….)  6 Şubat 1997’de Nurettin Şirin gözaltına alınmış,11 Şubatta Sincan belediye Başkanı Bekir Yıldız ve Nurettin Şirin tutuklanmıştır. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi, (DGM) Eylül 1997’de Nurettin Şirin’i, “Hizbullah örgütüne üye” olduğu gerekçesiyle 17 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırmıştır.Yargıtay 9’ncu Ceza Dairesi, Kudüs Gecesi davası olarak bilinen ve Sincan eski Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ın da dahil olduğu bu yargılamayla ilgili mahkumiyet kararını onaylamıştır.”

Şeklinde açıklamış,

Gerekçeli karar sayfa 2675, “SİYASETÇİLER” başlığı altında ise;   

“Bu dönem içinde, bazı siyasetçilerin milletvekillikleri düşürülmüş, askerlik yapmadığı (!) gerekçesiyle askere alınmıştır. Birçok siyasetçi (Sincan belediye Başkanı) Bekir yıldız başta olmak üzere, tutuklanmıştırHER YIL DÜZENLENEN BİR ETKİNLİK NEDENİYLE, SİNCAN BELEDİYE BAŞKANI TUTUKLANMIŞTIR.”Şeklinde ifade etmiştir.

Mahkemenin,  bu değerlendirmesinin hukuki ve tarihi hiçbir gerçekliği yoktur.

Sincan Belediye Başkanı müşteki Bekir Yıldız hakkında çarpıtma ve gizlemeler;

Dönemin Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ın müşteki şikayeti Gerekçeli karar sayfa 2204’de aşağıdaki şekilde yer almıştır; 

“ Müşteki BEKİR YILDIZ vekili şikayet ve beyanında özetle; müvekkilinin Sincan Belediye Başkanı iken demokratik bir ortamda sırf İsrail zulmüne yönelik tertiplemiş olduğu Kudüs gecesi adlı programı basan Ankara Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin gecede şiir okuyan, konuşma yapan İsrail’i kınamaya yönelik Piyeste rol alan kim varsa hepsini kelepçeleyip götürdüklerini, kendisinin gecede konuşma yaptığını, gecenin belediye tarafından tertiplendiği, İran Büyük Elçisinin geceye çağrıldığı gerekçesiyle tutuklanarak 5 ay tutuklu kaldığını, gecenin sadece İsrail’in mazlum Filistin halkına karşı giriştiği amansız katliamı protesto etmeye yönelik olduğunu, devletin manevi şahsiyeti; ordu, yargı ve devlet düzeni ile alakasının olmadığını, birilerinin 28 Şubat figüranlığına delil olsun diye irtica gibi başka yönlere çekerek orduya ait tankları cadde ve sokaklara çıkararak demokratik yönetimin tehdit edildiğini, halkın sindirildiğini, dilekçesinde beyan ettiği, generaller; Çevik Bir, İzzettin İyigün, Erdal Ceylanoğlu ve DGM savcısından şikâyetçi olup davaya katılmak istediğini belirtmiştir. (108,133)

Müşteki Bekir Yıldız’ın şikâyet dilekçesinde yer alan bu ifadeler doğru değildir;

       Müşteki Bekir Yıldız hakkında açılan ceza davasının ve tutuklanmasının gerekçesi,  İran Büyük Elçisinin geceye çağrıldığı” değildir.  Bekir yıldız sadece tutuklanmamış,  hakkında Ankara 2 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesinde “Hizbullah Terör Örgütü Üyeliği” iddiası ile açılan davada, “Hizbullah Terör Örgütü’nün propagandasını yapmak suretiyle yardım ettiği” gerekçesiyle TCK’nın 169’uncu maddesinden 3 yıl 9 ay ağır hapis, TCK’nın 312/2 maddesindeki, Halkı sınıf, din ve bölge farklılığı gözeterek, kin ve düşmanlığa tahrikten de 10 ay olmak üzere toplam 4 yıl 7 ay hapse mahkûm edilmiştir.  Müşteki Bekir Yıldız ayrıca 3 yıl süreyle kamu hizmetlerinden yasaklanmış ve 716 bin 666 lira ağır para cezası almış, cezası Yargıtayca onanmıştır.  Mahkeme yukarıda yer alan gerekçeli kararında (s.2675 ve s.2647),  müşteki Bekir Yıldız’ın her yıl düzenlenen bir etkinlik ve Filistin intifadasına destek amaçlı bir tiyatro oyunu nedeniyle tutuklandığı izlenimi yaratmış ve yukarıda açıklanan gerekçe ile 4 yıl 7 ay mahkumiyet cezası aldığını gizlemiştir.  Mahkemenin,  Yargıtayın ve bir başka mahkemenin kararını yok sayma gizleme yetkisi yoktur. Aksine mahkeme, bu dava üzerinden, meşru Cumhuriyet mahkemelerinin hükümlerini yok sayıp, ilga etme yoluna gitmiştir.

Ayrıca;  mahkeme gerekçeli kararında, Bekir Yıldız’ın mahkumiyetini gizlemekle birlikte, aynı davada yargılanan Nurettin Şirin’in Hizbullah örgütüne üye olduğu gerekçesiyle 17 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldığını da belirtmektedir.  Mahkemenin  dikkat çektiği Nurettin Şirin’in;  1.03.2011 tarihli  “Milliyet.com” haber sitesinde yayınlanan haberinde;  “Kudüs Gecesi” programındaki afiş ve pankartların sorumluluğunu Bekir Yıldız’ın ricası üzerine üstlendiğini, ilgisinin olmadığını, katıldığı bir konferansta açıkladığı yer almaktadır.  Mahkemenin, müşteki Bekir Yıldız’ın mahkumiyeti hakkında tutuklanması dışında bir detay aktarmaması, Nurettin Şirin’in davaya müşteki olarak katılma talebinde bulunmaması, bu açıdan da dikkat çekicidir.  Haber metni aşağıdadır;

(http://www.milliyet.com.tr/kudus-gecesi-itirafi-gundem-1358822/)

 

C. Mahkeme kararında, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve DGM kararlarını tanımamıştır;

Mahkeme, yukarıda açıklanan  DGM ve Yargıtay kararlarını tanımadığı gibi, gerekçeli kararında (G.K.s. 2647), sözde 28 Şubat davasının  önemli olaylarından birisi olarak tanımladığı “Kudüs Gecesi” olayını, Sincan Belediyesinin desteğinde düzenlenen Filistin intifadasına destek amaçlı bir tiyatro oyunu olduğunu, Medya organlarının bu olayı, kamuoyuna, şeriat talebi olarak sunduğunu belitmiş ve bu değerlendirmeyi kararında tekrarlamıştır. Yani aslında böyle olmamış, basın tarafından “abartılarak” böyle sunulduğu değerlendirmesini yapmıştır. Oysaki Anayasa Mahkemesi Refah Partisinin kapatma kararının gerekçesinde Sincan olaylarını,  toplumda büyük tepkilere neden olan, belediye başkanlığı görevi ile hiçbir ilişkisi bulunmayan lâiklik karşıtı bir takım siyasî gösterilerin sergilendiği ve Anayasa’nın lâik Cumhuriyet ilkesine ve yasalara açıkça meydan okuma olduğu, lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı bu siyasî gösterilerin,  Refah Partisi’nce de benimsendiği ve desteklendiği bu yolla kamuoyuna verilmiş bir mesaj niteliğinde olduğu,  bu nedenlerle, lâik Cumhuriyet ilkesine aykırı görüldüğü kararın gerekçesinde yer almaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu kararı ve kararına ilişkin gerekçesi Anayasanın 153/VI maddesi gereğince yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.

Ancak, bu AYM kararının, anayasaya aykırılıkla mahkemeyi bağlamadığı, hatta, gerekçesinde AYM kararını ilga edecek şekilde,  neredeyse yaklaşık aynı cümlelerle aksi hüküm kurduğu açıkça anlaşılmaktadır.  Anayasa mahkemesinin kararını yok etme kastı ile yapıldığı izlenimi yaratan bu durum, hukuk devleti, laik devlet ilkesi ve Türkiye Cumhuriyetinin anayasal düzeni açısından KESİNLİKLE KABUL EDİLEMEZ. 

Anayasa Mahkemesi Refah Partisinin kapatılması davasının gerekçesinde (s.106) ;

    “Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ı Cezaevinde Ziyareti İddianamede, Refah Partisi Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ın terör örgütü liderlerinin büyük boy posterlerini salona astırarak düzenlediği Kudüs Gecesinde aydınlara zorla ‘şeriat enjekte edeceğini’ söylediği için Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesince tutuklanmasından sonra, Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Adalet Bakanı Şevket Kazan tarafından cezaevinde ziyaret edildiği belirtilmiştir…

Sincan olayları ile suçlanarak tutuklanan ve sonradan bu eylemi nedeniyle cezalandırılan ve mahkûmiyeti kesinleşen Sincan Belediye Başkanı’nın, Adalet Bakanı tarafından tutuklu iken tatil gününde ziyaret edilmesinin özel bir anlamı olduğu kuşkusuzdur. Devletin koruması ve denetimi altındaki hükümlüler ve tutuklular özel kurallara bağlıdır. Adalet Bakanı, hiçbir hükümlü ve tutukluya diğerlerinden daha uzak veya daha yakın olamayacağı gibi bu anlayışa neden olacak bir uygulama içinde de bulunamaz. Hükümlülerden veya tutuklulardan birinin Adalet Bakanı tarafından kural ve gelenek dışı ziyaret edilmesi, onun hukuk dışı eylemlerinin benimsendiği ve onaylandığı anlamına gelir.

Kaldı ki, aynı zamanda Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı da olan Adalet Bakanı tarafından tutukevinde ziyaret edilen Sincan Belediye Başkanı, belediye başkanlığı görevi ile hiçbir ilgisi olmayan lâiklik karşı bir takım siyasî gösteriler sergilemiş ve Anayasa’nın lâik Cumhuriyet ilkesine ve yasalara açıkça meydan okumuş ve toplumda büyük tepkilere neden olmuştur. Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın tutuklu Sincan Belediye Başkanı cezaevinde ziyareti, Sincan’da, Belediye Başkanınca başlatılan ve yürütülen lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı siyasî gösterilerin Refah Partisi’nce de benimsendiğini ve desteklendiğini gösteren ve bu yolla kamuoyuna verilmiş bir mesaj niteliğindedir. Bu nedenlerle, Şevket Kazan’ın eylemi lâik Cumhuriyet ilkesine aykırı görülmüştür.”

DEMEKTEDİR.

Mahkeme, gerekçeli kararında “irtica” ve bağlı kavramların hiçbir TSK dokümanında olmadığını iddia ederken,  bu kez kendi iddiasının aksine, “İRTİCA”,  “SİYASİ İSLAM”,  ”LAİKLİK” “ANAYASA VE İLKELERİ” “DEVRİM KANUNLARI” gibi Türkiye Cumhuriyetinin var oluş temel kavramları ile tehlikelerinin anayasal BOYUTTA HUKUKİ İNCELEMESİNİ YAPMADAN, HANGİ OLAYIN LAİKLİĞE AYKIRI EYLEM YA DA “İRTİCA” olduğunu, üstelik Anayasayı, AYM, AİHM ve diğer mahkeme kararlarını yok sayarak,  hukuka aykırı bu dava üzerinden, Türkiye Cumhuriyetini kuran temel felsefe ve hükümlere tamamen aykırılıkla, kendince ve hiçbir gerekçe belirtmeden tanımlamaya, varsayımlarda bulunmaya, Türkiye Cumhuriyetinin değişmez ilkelerine aykırılıkla yeni bir siyasal düzen benimsetmeye çalıştığı anlaşılmaktadır. YETKİSİNİ ANAYASADAN ALAN MAHKEMELER MİLLETE YENİ BİR SİYASAL DÜZEN VE ANAYASA İLKELERİ DAYATAMAZ. BU DURUM HİÇ BİR ŞART VE ŞEKİLDE KABUL EDİLEMEZ.