FETÖ Emniyet İmamı Kozanlı Ömer Kod Adlı Osman Hilmi Özdil’in 2007 Yılında ABD ’de Yapılan Polis Aramasında Üzerinden Çıkan, Ergenekon Davası Kurgusu İle Birlikte 28 Şubat Davası Kurgusuna İlişkin Kripto Edilmiş Belge ve Davanın Kumpas Olduğuna İlişkin Yargı Kararı.
2007 yılında ABD’de yapılan aramada FETÖ Emniyet İmamı ve kuryesi Hilmi Özdil’ den ele geçirilen ve üzerinde bir kısım 28 Şubat sanıklarının da isimlerinin yer aldığı kripto belgeile örgütün, emir rapor zinciri dahilinde Ergenekon kompas davasının başlama emri ve kimlerin tutuklanacağının listesini verdiği ve kumpas sürecini yönettiğinin açıkça anlaşıldığı, devam eden FETÖ davalarına ilişkin iddianamelerde ve yargı belgelerinde yer almaktır.
Bu belgenin; FETÖ üyesi Emniyet Müdürleri RECEP GÜVEN ve RAMAZAN AKYÜREK’in bilgisi dahilinde derhal imha edildiği FETÖ Çatı Davası soruşturmasında ortaya çıkmıştır. Belgeler 4 Şubat 2014 tarihinde FBI’dan tekrar istenerek bir kısmının getirilmesi sağlanmış ve dava konusu yapılmıştır. Diğer kumpas davaları sanıklarıyla birlikte 28 Şubat davası bir kısım sanıklarının da isimlerinin yer aldığı KRİPTO EDİLMİŞ BELGENİN İŞLEM YAPILMADAN, FETÖ YAPILANMASI TARAFINDAN TALİMATLA 2007 DE DERHAL İMHA EDİLMESİ, DAVANIN FETÖ TARAFINDAN ÇOK ÖNCEDEN KURGULANIP PLANLANDIĞININ AÇIK DELİLİDİR.
FETÖ Çatı davası savcısı; Osman Hilmi Özdil’den 18.04.2007’de ele geçirilen notlar arasında sanık isimlerinin yer almasını, Ergenekon davasının önceden planlanıp kurgulandığını, Terör örgütü lideri Gülen ve örgüt yöneticilerinin emri ile çok amaçlı planlanıp uygulanan stratejik harekatın bir parçası olduğunu, talimatın yurt dışından kurye ile geldiğini ispatladığını ortaya koymuş ve, bu kripto belgeyle ergenekon davası arasında doğrudan bağlantı kurmuştur. Aynı kripto belgede 28 Şubat sanıklarının da isimlerinin bulunması, 28 Şubat davasının da kurgu olduğunu aynı hukuksal ve mantıksal gerekçeyle kabul edilmesini zorunlu kılmaktadır.
Ancak, FETO davalarında, bu belge ile davaların kumpas olduğunun açıkça anlaşıldığı, başlama emri ve kimlerin tutuklanacağına dair emirlerin verildiği, sürecin yönetildiği yönünde yapılan tespitler,2018 yılı itibariyle mahkemece bilinmesine rağmen, gerekçeli kararda bu tespitlere hiç yer verilmemiş, bu tespitlere dayalı sanık savunmalarına karşın, Yargıtayın “görev kusuru” ile ilgili konu dışı bir kararına atıf yapılarak zorlama ilgisiz değerlendirmeyle bu konu gözlerden kaçırılmış ve belge ile dava arasında bulunan bu açık bağlantı kırılmaya çalışılmıştır.
1.OSMAN HİLMİ ÖZDİL VE ÜZERİNDE BULUNAN KRİPTO BELGE İLE İLGİLİ OLARAK (FETÖ) İDDİANAME VE YARGI KARARLARINDA YER ALAN DEĞERLENDİRMELER;
a.Ankara 4.Ağır Ceza Mah. de görülen FETÖ ÇATI DAVASI İddianamesinin 480.-481. sahifelerinde sanık FETÖ’cü Osman Hilmi Özdil başlığında ;
“ABD Federal Araştırma Bürosu (FBI) tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) İstihbarat Daire Başkanlığına gönderilen 05.11.2007 tarihli İngilizce belgede özetle; “ABD Newyork JFK Hava Limanında18.04.2007’de yapılan rutin kontroller esnasında Osman Hilmi Özdil ve Murat Karabulut’un birlikte seyahat ettiklerini, Osman Hilmi Özdil’in İş amacıyla ABD’yi ziyaret ettiğini, Murat Karabulut’un ise Osman Hilmi Özdil ile 12.04.2007’de Türkiye’den beraber ABD Newyork JFK Hava Limanı’na geldiklerini, ancak ABD’de bulundukları süre içerisinde birlikte olmadıklarını ve Osman Hilmi Özdil’in ABD’de kimlerle birlikte olduğunu veya nerede konakladığını bilmediğini anlattığını, bu şahısların üst araması yapıldığını, Osman Hilmi Özdil’in üst araması neticesinde taşıdığı not defterinde yer alan kısa notlar ve isimlerin bulunduğunu, yazan tarafından kısaltmalar ve harf değişikleri yapılarak bir nevi sadece kendisinin anlayacağı hale getirildiği ve hatırlatma amaçlı tutulduğu değerlendirilen notta bulunan isimlerin;
…. H. OZKASNAD’IN EROL ÖZKASNAK,
…..KURİDAKAİ’NİN İSMAİL HAKKI KARADAYI, OLDUĞU TESPİT EDİLMİŞTİR.”
İddianamenin 143. sayfasında;
“sanık Osman Hilmi Özdil’in üst aramasından çıkanlara yönelik olarak yapılan tetkikler neticesinde; Yazan tarafından kısaltmalar ve harf değişikleri yapılarak bir nevi sadece kendisinin anlayacağı hale getirildiği ve hatırlatma amaçlı tutulduğu değerlendirilen notta bulunan isimler kontrol edildiğinde;
– H.Ozkasnad’ın;emekli Tümgeneral EROL ÖZKASNAK, (28 Şubat soruşturmasında Nisan 2012 ayında tutuklanmıştır)
– Kuridakai’nin; emekli Genelkurmay Başkanı İSMAİL HAKKI KARADAYI (42), 42 nolu dipnotta ; 28 Şubat Soruşturmasında 03.01.2013’te gözaltına alınmış ve akabinde tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştır.” Denildiği anlaşılmıştır”
İFADESİ YER ALMAKTADIR.
b.İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/10142 Esas Numaralı FETÖ üyeliğinden hazırlanmış İddianamede ( syf.52) ;
“3.2.I.2.8.I. Terör örgütü lideri GÜLEN’in Canlı Kurye İle Emniyet ve Yargıda Kadrolarına Emir Göndermesi ve Ergenekon Davalarının Başlatılması :
“Terör örgütü mensuplarınca gerçekleştirilen ve kamuoyunda “Devrimcî Karargah” olarak bilinen kumpas soruşturmasıyla (…) 2010 yılında yayımlanan “Haliçte Yaşayan Simonlar” adlı kitabında terör örgütünün Emniyetten Sorumlu İmamı olarak geçen Kozanlı Ömer (K) Osman Hilmi Özdil’in yanında Mili İstihbarat Teşkilatı sözde imamı Murat Karabulut isimli şahısla birlikte 2007 yılında ABD’ye girişleri ve çıkışları esnasında ABD Federal Araştırma Bürosu (FBI) görevlileri tarafından sorgulandıkları ve üst aramasına tabi tutuldukları, sorgulama esnasında Özdil’in üzerinde çıkan belgeler yanında bilgisayarında bilgilerin de kopyalandığı, elde edilen bilgiler arasında bazı üst düzey emniyet yetkililerine ve eşlerine ait fişlemelerin yer aldığı tespit edilmiştir.”
“Özdil’in yakalanmasının ardından, ABD yetkilileri tarafından Dışişleri Bakanlığı aracılığı ile ülkemize gönderilen bilgi ve belgelerin Emniyet Genel Müdürlüğünde imha edildiği ve halihazırda hiç biı kayıt bulunmadığı ancak 2014 yılı Ocak ayı içerisinde FBI’dan EGM aracılığıyla, Özdil’in yakalanmasına dair bilgi ve belgelerin bir kısmının temininin mümkün olduğu,
Elde edilen bilgiler çerçevesinde;Özdil’in üzerindeki belgelerde adı geçen kişilerin bir bölümü, 12.06.2007 günü Ümraniye’de bir gecekonduda el bombalarının bulunmasıyla başlayan Ergenekon Davası sanıkları arasında yer almışlardır. Bu şahıslar hakkında henüz bir soruşturma süreci dahi başlamamışken, aylar öncesinde adı geçen kişilerle herhangi bir şekilde ilişkisi bulunmayan Osman Hilmi Özdil’in 18.04.2007’deELE GEÇİRİLEN NOTLAR ARASINDA İSİMLERİNİN YER ALMASI, ERGENEKON DAVASININ ÖNCEDEN PLANLANIP KURGULANDIĞINI, Terör örgütü lideri GÜLEN ve örgüt yöneticilerinin emri ile çok amaçlı planlanıp uygulanan stratejik harekatın bir parçası olduğunu, TALİMATIN YURT DIŞINDAN KURYE İLE GELDİĞİNİ İSPATLAMAKTADIR.
ABD Newyork JFK Hava Limanında FBI’ın ın 12.04.2007 ve 18.04.2007 tarihlerinde gerçekleştirdiği gözaltına alma ve üst arama olayına ilişkin olarak, o dönemde EGM ’ye gönderdiği bilgi ve belgeler, EGM ’de o dönem mevcut GÜLEN yapılanması tarafından imha edilmiştir.Türkiye’deki örgütün her faaliyeti alınan talimatlarla gerçekleşmiştir.”
“Yapılan aramada elde olunan delillerden; terör örgütü lideri GÜLEN ve yanındaki örgüt yöneticilerinin örgütün emir rapor zincirini dahilindeErgenekon Davasının başlama emri ve kimlerin tutuklanacağının listesini verdiği ve süreci yönettiği açıkça anlaşılmıştır.” İFADELERİ YER ALMAKTADIR.
2.GEREKÇELİ KARARDA OSMAN HİLMİ ÖZDİL VE ÜZERİNDE BULUNAN BELGE İLE İLGİLİ YARGI KARARLARINA İLİŞKİN ÖZET;
“Ankara Başsavcılığının 06.06.2016 tarih 2014/37666 soruşturma, 2016/24769 esas ve 2016/1632 nolu iddianame (FETÖ ÇATI DAVASI) ile Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2016/268 esasına Fetullah Gülen, Osman Hilmi Özdil ile birlikte toplam 73 sanık hakkında,Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek, Anayasayı İhlal, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevlerini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs, Siyasi ve Askeri Casusluk Yapmak, Zimmet, Nitelikli Dolandırıcılık,Resmi Belgede Sahtecilik, Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama,Kişisel Verilerin Hukuka Aykırı Kaydedilmesi, Kişisel Verilerin Hukuka Aykırı olarak Başkasına Vermek, Yaymak, Ele Geçirmek suçlarından kamu davası açıldığı dosyaya celp edilen iddianameden anlaşılmıştır.” Demektedir.
“Bir kısım sanıklar ve müdafilerinin yukarıda bahsi geçen iddianamedeki bazı ifadelerin bu davanın iddianamesini tamamen ortadan kaldırdığını, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde (2016/268 ve 2017/11) görülmekte olan FETÖ Çatı davasında Fetullah Gülen dahil örgütün üst düzey yöneticilerinin yargılandığı, bu davanın iddianamesindeki bazı bölümlerin bu davayı da yakından ilgilendirdiğinin görülmekte olduğunu, FETÖ Emniyet İmamı Kozanlı Ömer kod isimli Osman Hilmi Özdil’in üst aramasında bulunan bir defter içinde sonradan Ergenekon ve 28 Şubat davalarında sanık yapılan bazı kişilerin isimleri bulunmakta olupbu belge Emniyet Müdürleri Recep Güven ve Ramazan Akyürek’in bilgileri dahilinde imha edilmiş ve savcı tarafından notların sureti 4 Şubat 2014 tarihinde FBI’dan tekrar istenerek dava konusu yapılmış olduğu, iddianamede Ergenekon ve 28 Şubat davalarının önceden planlanıp kurgulandığı, Fethullah Gülen ve örgüt yöneticilerinin emri ile çok amaçlı planlanıp uygulanan stratejik harekatın bir parçası olduğu, talimatın yurtdışından canlı kurye ile geldiğinin ispatlanmış olduğu, bu iddianamede yer alan hususlardan 28 şubat davasının da FETÖ ‘nün önceden kurgulayıp, uyguladığı bir kumpas davası olduğu açıkça anlaşılmakta olduğunu…”
“İddianamenin FETÖ terör örgütü mensuplarınca hazırlandığı, algı operasyonlarının baş aktörlerinin FETÖ davalarında tutuklu olduğu, bu davanın açılması için şikayetçi avukatın tutuklu olduğu, CD5’i getiren Tamer Tatar’ın TSK’dan ihraç edildikten sonra Afrika ülkelerinde F.Gülen’in finansmanı ile göz tedavi ve amaliyatları yapan FETÖ mensubu olduğu, soruşturmayı başlatan savcıların FETÖ’den tutuklu veya firari oldukları, iddianameyi düzenleyen savcı Mustafa Bilgili’nin görevlendirdiği bilirkişilerin FETÖ’den firar yada yargılandığı, sanıkların evlerinde, iş yerlerinde arama yapan gözaltına alan TEM polislerinin tamamına yakınının görevden ihraç edilmiş oldukları, sanıkların ilk ifadelerini alan savcıların FETÖ’den tutuklu ve yargılandıkları, sanıklar hakkında tutuklama kararı veren hakimlerin meslekten ihraç edilip FETÖ’den tutuklu oldukları, takipsizlik kararını kaldıran İstanbul Özel Yetkili 12. Ağır Ceza Mahkemesi hakimlerinin meslekten ihraç edildikleri, sanıklar hakkında tutukluluğun devamına karar veren özgürlük hakimlerinin FETÖ’den ihraç ve tutuklu oldukları, iddianameyi kabul eden ve kovuşturma başlatan hakimlerden birinin FETÖ’den ihraç edildiği, Genelkurmay Adli Müşaviri ve diğer kuvvetlerde görevli belge gönderme yazılarında ismi bulunanların FETÖ’den tutuklu olup yargılandıkları ve 28 şubat davasının kumpas davalarının sonuncusu olduğu savunmuş iseler de,…” Şeklinde özetlemiştir.
3.MAHKEME HEYETİNİN 21.12.2016 TARİHLİ YARGITAY KARARIN ÇARPITMASI VE SANIK SAVUNMALARINA KARŞI DAYANAKSIZ DEĞERLENDİRMESİ;
Mahkeme yukarıdaki özetinin ardından, “F.GÜLEN- EMİR RAPOR ZİNCİRİ – YARGI KUMPASI ”bağlantısını kasıtla gizleyip, sanık savunmanın esasını “hakimin /savcının görev kusurunda yargılamanın yenilenmesi” konusuna indirgeyerek ve Yargıtay Ceza Dairesinin bu yöndeki içtihadına atıf yaptığı çarpık değerlendirmesi ile DAVANIN YARGI KARARLARI İLE ORTAYA ÇIKMIŞ PLANLI BİR ÖRGÜT KUMPASI OLDUĞU YÖNÜNDEKİ SANIK SAVUNMALARINI REDDETMİŞTİR.
Mahkeme yukarıdaki değerlendirmesinin devamında (G.K.3540) ;
“Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 26.12.2016 tarih, 2016/2658 esas 2016/4291 karar sayılı içtihadında;
...5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 311. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde belirtilen “Hükme katılmış olan hâkimlerden birinin, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmesi” hâlinin yargılamanın yenilenmesi nedeni olması için, hükme katılmış hâkimlerden birinin aleyhine ceza kovuşturması veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek görevine ilişkin kusuru ile yeniden yargılama talep edilen dava arasında bir bağlantının bulunması gerekmektedir. Aksi halde, bu durumun yalnız başına CMK’nın 311. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi kapsamında yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Örneğin bir dava dosyasında verdiği hüküm kesinleşen bir hâkimin, daha sonrasında başka bir dava dosyasının yargılamasında görevini kötüye kullandığından bahisle hakkında ceza kovuşturması başlatılması veya kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü ile cezalandırılması hâlinde, bu durumun yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilmesi mümkün olmayacaktır.”
“Yukarıda bahsi geçen kişilerin FETÖ terör örgütü üyeliği ile ilgili haklarında davalar bulunduğu maddi bir gerçektir. Haklarında dava açılan bu kişilerin kamu görevinde bulundukları sırada görevleri kapsamında ve görev sınırları içerisinde dava dosyasına çalıştıkları kurumlarından gönderdikleri belgelerden sanıklar aleyhine ve lehine belgeler bulunmaktadır. Dava dosyasına gönderilen bilgi ve belgeler sırf bunu gönderen kişiler hakkında FETÖ üyeliğinden dava açılmış olması nedeniyle hukuki geçersizlik sonucunu doğurmaz, bu konuda mahkememizce öncelikle haklarında FETÖ terör örgütü üyeliği nedeniyle dava açılan kişilerin çalıştıkları dönemde yapmış oldukları işlemlerin tamamının geçersiz olduğu yönünde herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu konuyla ilgili yukarıda ayrıntısı verilen Yargıtay 10.Ceza Dairesi’nin içtihadında da belirtildiği üzere soruşturma ve kovuşturma aşamasında görev alan ve belgelerde ismi bulunan bu kişiler hakkında dava dosyasındaki imzalarının bulunduğu belgeleri örgüt faaliyeti kapsamında düzenlendiğine dair haklarında FETÖ terör örgütü üyeliğinden açılan iddianamelerin incelenmesinde bir iddia olmadığı, yani bu konuda açılan bir davanın olmadığı, bu durumun tek başına hüküm tarihi itibariyle Yargıtay içtihadı da göz önüne alınarak adı geçen kişilerin yaptıkları tüm işlemlerin geçersizliği sonucunun çıkarılamayacağı anlaşılmış ve mahkememizce Yargıtay 10.Ceza Dairesi’nin bu içtihadı doğrultusunda değerlendirme yapılmış ve sanık ve müdafilerinin iddianamenin geçersiz olduğu, yok sayılması gerektiği, bu kişilerin düzenlediği belgelerin yok hükmünde olduğu yönündeki SAVUNMALARINA İTİBAR EDİLMEMİŞTİR. Demektedir. ANCAK;
Mahkeme gerekçeli kararında (s.3538), Yargıtay 10. Ceza kurulunun içtihadının; FETÖ Emniyet İmamı ve kuryesi Hilmi Özdil’ den ele geçirilen kripto belgeyle terör örgütünün top yekun icra ettiği tespit edilen, kumpas davalarının başlatılmasıyla da ilgili “F.GÜLEN- EMİR RAPOR ZİNCİRİ – YARGI KUMPASI ” faaliyeti ile mukayese edilebilir nitelikte olmadığı gibi, içtihat, davanın hakim ve savcılarının görev kusurunu konu almasına rağmen, mahkeme gerekçeli kararında içtihadı kendince genişleterek, soruşturma ve kovuşturma aşamasında TSK ve diğer kurumlarda görev yapmış ne kadar kamu görevlisi FETÖ cü varsa, tamamını kapsayacak şekilde, milletin gözü önünde gelişen FETÖ kumpas davaları ile ilişkilerinden ve örgütün yürüttüğü stratejik plandan vareste tutmuş, aklamıştır.
Mahkeme; Başta iddianame savcısı FETÖ üyesi M.Bilgili olmak üzere soruşturma ve kovuşturma aşmasında görev almış sayıları bir hayli kalabalık olan ( 30 dan fazla ) yargı mensupları hakkında; “dava dosyasındaki imzalarının bulunduğu belgeleri örgüt faaliyeti kapsamında düzenlendiğine dair haklarında FETÖ terör örgütü üyeliğinden açılan iddianamelerin incelenmesinde bir iddia olmadığı” nı ileri sürebilmiştir.
Oysa ki; yukarıda açıklanan işlem ve eylemleri örgüt amaçları doğrultusunda yargı erki içinde hiyerarşik örgütlenme ile üst düzey yöneticilerinin yurt dışından verdiği kararları icra ettikleri gerekçesi ile FETÖ yargılamalarında hüküm giymişlerdir. 28 ŞUBAT DAVASINI SORUŞTURAN VE YÜRÜTEN FETÖ HÜKÜMLÜSÜ YARGI MENSUPLARININ YUKARIDA SAYILAN İŞLEM VE EYLEMLERİ ZATEN İCRA ETTİĞİ YARGI KARARLARI İLE TESPİT VE TEYİT EDİLMİŞTİR.
MAHKEMENİN İFADE ETMEKTEN KAÇINDIĞI, FETÖ ÜYESİ YARGI MENSUPLARININ ÖRGÜTSEL FAALİYETİ, SALT İMZALARI BULUNAN EVRAKLARI ÖRGÜT FAALİYETİ KAPSAMINDA DÜZENLEMEKLE SINIRLI OLMAYIP, “CEBİR VE ŞİDDET UNSURU” OLARAK KABUL EDİLEN AŞAĞIDAKİ YER ALAN BAŞLIKLARDA AÇIKLANAN YARGI KARARLARIYLA TESPİT EDİLEN KAPSAMLI ÖRGÜTSEL İŞLEM VE EYLEMLERİNE İLİŞKİNDİR.
FETÖ üyeliğinden hüküm giymiş bir yargı mensubunun, yargı kararlarında yer alan bu hukuk dışı örgütsel işlem ve eylemleri zaten işlediği sabittir. Kaldı ki, dilekçemizde FETÖ yargı mensuplarının ilişkisi olan yüzlerce hukuk dışı belge, işlem ve eylem detayları ile açıklanmıştır.
FETÖ Emniyet imamı Kozanlı Ömer kod adlı Osman Hİlmi Özdil’in 2007 yılında ABD’de bir havaalanında yapılan polis aramasında üzerinde bulunan Ergenekon sanıkları ile birlikte 28 Şubat davası sanıklarını da kapsayan kripto edilmiş belge Ergenekon davasının bir FETÖ kumpası olduğuna delil sayılmıştır. Ergenekon kumpas davasında delil sayılan bu kripto belgede 28 Şubat davası sanıklarının da isminin bulunması, aynı şekilde aynı hukuksal ve mantıksal gerekçe ile, bu davanın da bir FETÖ kumpası olduğuna açık delildir. 28 Şubat davası, mahkeme kararlar ile tespit edildiği gibi FETÖ üyesi yargı mensuplarının yargı erki içinde hiyerarşik örgütlenme ile üst düzey yöneticilerinin yurt dışından verdiği kararları icra ettikleri, açık bir FETÖ KUMPAS DAVASIDIR.
Bununla birlikte mahkeme; FETÖ davalarında yargılanan ve belgelerde ismi bulunan kişilerin, belgeleri örgüt faaliyeti kapsamında düzenlendiğine dair bir iddia olmadığını ileri sürmekte ancak; gerekçeli kararında, FETÖ nün ve üyesi yargı mensuplarının örgüt faaliyetlerinin neler olduğunu, amaç, eylem, plan ve yöntem ve faaliyetlerinin neleri kapsadığını, aşağıdaki başlıklarda açıkladığımız diğer yargı kararlarında tespit edilmiş örgüt faliyetlerine atıf yapmadan, soyut örgüt faaliyetlerin den söz ederek, belgelerin bu kapsamda hazırlanmadığını ileri sürebilmiştir. Oysa ki, terör örgütü üyeliğinden açılan her davada; sanığın işlem /eylemlerinin örgütün emir, amaç, plan ve faaliyetleri kapsamında olduğu zaten iddia edilerek hüküm verilmiştir. Böyle bir iddia yoksa, şahıs (savcı ve hakimler) hakkında zaten böyle bir dava da açılamazdı.
Mahkemenin bu garip ve çarpık değerlendirmesinin siyasi gerekçesini anlamak mümkün olsa da, hukuksal gerekçesini anlamak mümkün değildir. Mahkemenin bu hukuk dışı yargısal işleminin siyasi sorumluluğu tartışılsa da tarihsel ve yargısal sorumluluğu sabittir.
Mahkemenin bu değerlendirmesi; Bekaa vadisinde,Terörist başının talimatları ile PKK lı teröristlerin düzenlediği araştırma tutanaklarına dayanarak, PKK lı sözde savcının aldığı ifadelerle hazırladığı iddianame ile teröristlerin getirdiği belgelerle yapılan yargılamanın, PKK nın amaçları doğrultusunda yapıldığına dair bir iddianamenin olmadığının ileri sürülerek yasal kılınması örneği ile benzerdir. Hatta teröristlerin hazırladığı belgelerin kimi sanıklar lehine olduğunu da ileri sürerek yargılamanın ne kadar adil olduğunu savunmak kadar vahimdir. Hiçbir Cumhuriyet mahkemesi hiçbir terör örgütünün ve teröristin amaç ve faaliyetlerine kefil olamaz. Bu yargı sürecinin Cumhuriyet yargısını bu garip kararla tarif ve temsil etmediği gerçeği, zaten açık delilin bizzat kendisidir. Bu dava ile örnek arasındaki tek fark öznenin PKK yerine FETÖ olmasıdır.
4.MAHKEMENİN YARGITAY 10.CEZA DAİRESİ’NİN İÇTİHADINA ATIF YAPARAK YAPTIĞI DEĞERLENDİRMESİNDEKİ ÇELİŞKİLERİ VE ÇARPITMALARI;
Mahkeme birbirinden tamamen farklı iki hususu kasıtla birbirine karıştırmıştır :
Emniyet imamı ve Kozanlı Ömer kod adlı Osman Hilmi Özdil’in 2007 yılında Newyork’ta üzerinden yakalanan kripto belgelerde Ergenekon ve 28 Şubat davaları sanıklarının isimlerinin yazılı olduğundan hareketle, 4. Ağır Ceza Mah.nin savcısı iddianamede Ergenekon ve 28 Şubat davalarının FETÖ tarafından önceden planlanıp kurgulandığı, F.Gülen ve örgüt yöneticilerinin emri ile çok amaçlı planlanıp uygulanan stratejik harekatın bir parçası olduğu, talimatın yurtdışından canlı kurye ile geldiğinin ispatlanmış olduğu, bu iddianamede yer alan hususlardan, 28 Şubat davasının da FETÖ’nün önceden kurgulayıp, uyguladığı bir kumpas davası olduğu ve bu nedenle 28 Şubat davasının düşürülmesi gerektiği sanıklar ve müdafileri tarafından ifade edilmiştir.
Örgüt amaçları doğrultusunda faaliyet gösteren 28 Şubat davasının iddianamesini hazırlayan ve çeşitli safhalarına damgasını vuran savcı ve hakimlerle Gnkur.Adli Müşaviri ve diğer kamu görevlileri FETÖ’cü oldukları gerekçesiyle meslekten ihraç edilmiş ve tutuklanmıştır. Sanıklar ve müdafileri tarafından, bu durum 28 Şubat davasının bir kumpas davası olduğunu gösterdiğinden düşürülmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Mahkemenin savunmamızı çürütmek için sunduğu emsal Yargıtay içtihadının bu iki durumla da ilgisi yoktur;
İçtihada göre; yeniden yargılama için hükme katılmış hâkimlerden birinin aleyhine ceza kovuşturması veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek görevine ilişkin kusuru ile, yeniden yargılama talep edilen dava arasında bir bağlantının bulunması gerekmektedir.
Örnek olarak; yolsuzluktan yargılanıp cezası kesinleşen bir hâkimin daha önce yolsuzluk dışında başka konularda verdiği kararların yok sayılması ve yargılamanın yenilenmesi gerekmemektedir. Önceki ve sonraki konuların birbiriyle bağlantısı bulunmamaktadır.
28 Şubat İddianamesini hazırlayan savcılardan biri veya tamamı hakkında sonradan başka bir davada örnek olarak rüşvet aldıkları iddiasıyla dava açılmış veya tutuklanmış olsaydı, elbette bu ikinci dava konusunun birinciyle ilgisi olmadığından 28 Şubat davasının da düşürülmesi söz konusu olmazdı.
Ancak, burada söylenen başka bir şeydir ve mahkeme bu gerçeği gizlemek, sulandırmak istemektedir. FETÖ üyesi bazı hakim ve savcılar ve bazı kamu görevlileri, hiyerarşik bir suç örgütü yapısı içerisinde, örgütün FETÖ davalarına yansıyan amaç ve faaliyetleri kapsamında, önceden anlaşarak ve planlayarak, örgüt liderinin talimatları doğrultusunda, arama yapmış, iddianame hazırlamış delileri karartmış, davayı kabul etmiş, sahte belge düzenlemiş vb. olup bu kişiler şu anda da aynı örgüte üye olmaktan ve örgütsel faaliyetlerinden dolayı yargılanmış / hüküm giymişlerdir. Bu nedenle de kamu görevlerinden ihraç edilmişlerdir. Her iki konu arasında doğrudan bağlantı vardır. Mahkemenin bu önemli delili önemsizleştirmek için çok zorlandığı, kapsamını genişleterek sulandırdığı, ancak beceremediği de anlaşılmaktadır.
Mahkemenin savunmamızı çürütmek için atıf yaptığı Yargıtay içtihadı, aksine tam da bu nedenle savunmamızı desteklemiştir. Başka bir savcının kumpastır dediği ve hazırlayanların tamamının FETÖ’cü olduğu için meslekten ihraç edilerek yargılanmakta olduğu bir davanın derhal düşürülmesi gerekirdi. Her iki konu birbiri ile doğrudan bağlantılıdır.Mahkeme bunu kasten yapmayarak tarafsızlığını yitirmiştir.
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi iddianamesindeki “28 Şubat davasının önceden planlanmış bir kumpas davası olduğu” iddiasını ciddiye almamakla kendisi ve kumpas davaları iddianame ve kararlarıyla çelişmiş, tarafsız olmadığını açıkça ortaya koymuştur. Osman Hilmi Özdil’in üzerindeki belgelerde adı geçen kişilerin bir bölümünün 12.06.2007 günü Ümraniye’de bir gecekonduda el bombalarının bulunmasıyla başlayan Ergenekon Davası sanıkları arasında yer aldığı, bu şahıslar hakkında henüz bir soruşturma süreci dahi başlamamışken, aylar öncesinde adı geçen kişilerle herhangi bir şekilde ilişkisi bulunmayan Osman Hilmi Özdil’in 18.04.2007’de ele geçirilen notları arasında isimlerinin yer almasının Ergenekon Davasının önceden planlanıp kurgulandığını, Fetullah Gülen ve Örgüt yöneticilerinin emri ile çok amaçlı planlanıp uygulanan stratejik harekatın bir parçası olduğunu, talimatın yurt dışından canlı kurye ile geldiğini ispatladığı, notlarda adı yer alan ancak Ergenekon Davasında şimdilik yargılanmayan diğer şahısların büyük bölümünün ise F. Gülen örgütlenmesine karşı tutumlarıyla bilinen kişilerden olduğu açıkça anlaşıldığı” iddianamede belirtilmiş ve gerekçeli kararda ise buna karşı çıkılmayarak bu iddia kabul edilmiştir.
SONUÇ OLARAK; Osman Hilmi Özdil’den ele geçirilen notlar arasında,Ergenekon sanıklarının isimlerinin yer almasının, Ergenekon davasının önceden planlanıp kurgulandığı, terör örgütü lideri F.GÜLEN ve örgüt yöneticilerinin emri ile çok amaçlı planlanıp uygulanan stratejik harekatın bir parçası olduğu, talimatın yurt dışından kurye ile geldiğini ispatladığı kabul edilerek, bu kripto belgeyle Ergenekon davası arasında doğrudan bağlantı kurulması,
AYNI KRİPTO BELGEDE 28 ŞUBAT DAVASI SANIKLARININ İSİMLERİNİN BULUNMASI DA, 28 ŞUBAT DAVASININ AYNI NEDENLE ÖNCEDEN PLANLANIP KURGULANDIĞININ, terör örgütü lideri Gülen ve örgüt yöneticilerinin emirleri ile çok amaçlı planlanıp uygulanan stratejik harekatın bir parçası olduğunun, talimatın yurt dışından kurye ile geldiğini ispatladığı kabul edilerek, bu kripto belgeyle 28 Şubat kumpas davası arasında doğrudan bağlantı kurulması ve davanın derhal düşürülmesi; hukukun, aklın, insan haklarının, hukuk birliğinin, anayasanın, tarafsızlığın, eşitliğin, adil yargılamanın, yargı etiğinin açık bir zorunluluğudur. Aksi durum bütün bu ilkelerin ve aklın yok sayılması anlamını taşır ki, bu durum sanıkların değil, yargının tarafsızlığının sorgulanmasını gerekli kılar.