REFAH – YOL HÜKUMETİ ADINA BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN’IN BASIN AÇIKLAMASI VE HÜKUMETİN BİR YILLIK KOALİSYON PROTOKOLÜ UYARINCA 18 HAZİRAN 1997 TARİHİNDE İSTİFA ETTİĞİ GERÇEĞİ
NECMETTİN ERBAKAN’IN BASIN AÇIKLAMASI
İddianame savcısı FETÖ zanlısı M.Bilgili iddianamesinde, Refah-Yol Hükümetinin KURULMASINDA PARTİLERİN İKİ YILLIK PROTOKOL YAPTIĞINI İLERİ SÜREREK, birinci yılın sonunda “TSK tarafından istifaya zorlandığını” ve 18 Haziran 1997 tarihinde istifa etmek zorunda kaldığını ileri sürmüş, mahkeme de aynı iddiaya katılarak hüküm kurmuştur.
Ancak, Başbakan N.Erbakan 18 Haziran 1997 tarihinde, Refah-Yol hükümetinin istifasını bildiren basın açıklamasında;
Koalisyon Protokolü’ne uygun olarak, BİR YILLIK SÜREDEN SONRA başbakanlığın Doğru Yol Partisi’ne geçebilmesi için, taahhüde ve iki parti arasındaki mutabakata uymak üzere başbakanlık görevinden istifa ettiğini açıklamıştır. Yapılan basın açıklamasına ait “metin” ve “görüntü kaydı” dava dosyasından kaçırılmış, gizlenmiş dosyaya konulmamıştır. Bu açık delil defalarca reddedilmiş, ısrarlı talepler sonunda “basın açıklaması metni” dava dosyasına konulmak zorunda kalınmış, ancak basın açıklaması görüntülerinin izlenmesi talebi her seferin de reddedilmiştir. Bu açık ve kesin delile rağmen, mahkeme gerekçeli kararında hukuk dışı garip değerlendirmesi ile;
“Bu basın toplantısının yeni delil niteliğinde bulunmadığı, istifanın protokol gereği yapıldığı iddiasının deliller ve değerlendirilmesi bölümündeki deliller ile hukuken geçerli beyanlar nazara alındığında itibar edilmesi mümkün olmadığı anlaşılmış ve bu iddia savunma kapsamında değerlendirilerek itibar edilmemiştir” tarihi gerçeği reddetmiştir.
MAHKEMENİN BU TESPİTİ, SOYUT VE SİYASİ BİR DEĞERLENDİRME OLUP, SOMUT DELİL KARŞISINDA HUKUKİ BİR DEĞERİ YOKTUR. BU DEĞERLENDİRME VE KARARIN ADALETİ VE HUKUKU TEMSİL ETMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR.
18 HAZİRAN 1997 TARİHLİ İSTİFA AÇIKLAMASINI DA İÇEREN 21 HAZİRAN 1997 TARİHİNDE YAPILAN BASIN AÇIKLAMASI METNİ AŞAĞIDADIR;
“Sayın basın mensupları, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Gösterdiğiniz ilgiye teşekkürlerimi arz ediyorum. Huzurlarınıza DYP Gn.Bşk. Dışişleri Bakanımız Sayın Tansu ÇİLLER Hanımefendi, BBP Gn.Bşk. Sayın Muhsin YAZICIOĞLU ile beraber geldik, kendileri adına da sizlere saygılarımızı sunarak sözlerime başlıyorum. Bütün ulusumuzun takip ettiği gibi, 18 Haziran günü, bizim DYP ile 1 yıl önce yapmış olduğumuz protokolümüz uyarınca, protokolümüze uyarak Sayın Demirel’e Başbakanlıktan istifa mektubumu sunmuştum.
Bu istifa mektubumu şimdi huzurlarınızda bir kere daha aynen okuyorum:
“Refah Partisi ile Doğru Yol Partisi’nin 28 Haziran 1996 günü aralarında imzaladıkları “Ortak Hükümet Protokolü ve Ekleri” belgesindeki taahhütlere uygun olarak ve 28 Haziran 1996 tarihinde Bakanlar Kurulu listesini onaylamanızla kurulan 54. Cumhuriyet Hükümeti bugüne kadar yaklaşık 1 yıldan beri bütün gücüyle devletimizin yücelmesi, ülkemizin kalkınması ve halkımızın refahı için uyum içinde başarıyla çalışmıştır. Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi arasındaki Koalisyon Protokolü’ne uygun olarak, bu bir yıllık süreden sonra başbakanlığın Doğru Yol Partisi’ne geçebilmesi için, yapmış olduğumuz taahhüde ve iki parti arasındaki mutabakata uymak üzere başbakanlık görevinden istifa ediyorum.Bu süre içerisinde gerek Başbakan olarak şahsıma gerekse 54’ncü Cumhuriyet Hükümetine ve onun üyelerine çalışmalarımızda gösterdiğiniz yakın ilgi ve desteklerinizden dolayı teşekkürlerimi arz eder, saygılarımı sunarım.”
Mektup budur. Bu mektubu sunduktan sonra Sayın Cumhurbaşkanına ayrıca bir ikinci yazı daha sundum. Bu ikinci yazıda da aynen şunlar yazılmaktadır: Aşağıda imzaları olan siyasi parti genel başkanları olarak, Türkiye’yi seçime götürecek olan 55’nci Hükümeti DYP Gn.Bşk. Prof. Dr. Sayın Tansu Çiller’in başkanlığında kurmak için anlaştığımızı kamuoyuna duyururuz.
Prof.Dr. N.Erbakan, RP Gn.Bşk.,
Prof.Dr. T.Çiller, DYP Gn.Bşk.
Muhsin YAZICIOĞLU, BBP Gn Bşk.
Aynı üç kişi aynı anda şu anda bir kere daha huzurlarınızdayız. Bu mektupları kendisine takdim ettik. Mektupların içinde ne yazıldığını hepiniz çok iyi bilmektesiniz. Çok doğal olarak, Meclis çoğunluğunu temsil eden bu kâğıt ortada olduğundan dolayıdır ki, demokrasinin gereği olarak yapılacak iş, hemen Sayın Tansu Çiller Hanımefendiyi çağırıp yeni hükümetin kurulması görevinin Sayın Cumhurbaşkanı tarafından kendisine tevdi edilmesi gerekir idi. Hal böyleyken hepimizin bildiği gibi ülkeye zaman kaybettirici bir yola sapılmıştır. Her şey bu kadar açık iken muhalefet parti başkanlarıyla görüşülmüş, bunun arkasından -olabilir, bir siyasi nezaket olarak görüşebilir, onu bu şekilde yorumladık – onun arkasından daha fazla zaman kaybedilmeden görevin Sayın Tansu Çiller Hanımefendiye verilmesi lazım gelirken,birdenbire bir sürprizle karşılaştık, bu da Sayın Mesut Yılmaz’a görevin verilmeye tevessül edilmiş olması olayıdır. Bu olay üzerine görüşlerimizi nasıl açıkladığımızı biliyorsunuz. 30 yıldan beri daima demokrasi çizgisinde yürümekle iftihar eden Sayın Demirel’in birdenbire demokrasiyle bağdaşması mümkün olmayan böyle bir yola tevessül etmiş olmasını, tevessül edeceğini kesinlikle tahmin etmedik, düşünmedik, aklımızın kenarından geçmedi. Böyle bir şey yapabileceğine ihtimal verseydik nasıl hareket edeceğimiz hususunda biz de başka türlü hareketlere tevessül ederdik. Ama böyle bir şey zaten mümkün olmayacağı için ne kadar samimi, ne kadar masumane, ne kadar örnek bir hareket içerisinde bunu nasıl yaptığımızı bir kere daha görüyorsunuz. Hal böyleyken, söylediğim gibi hemen derhal görevin verilip Türkiye’ye zaman kaybettirilmemesi gerekirken böyle bir yola tevessül edilmesi demokrasi tarihimizin acı bir olayıdır. Bu olay üzerine görüşlerimizi bundan önce ifade ettiğimizi biliyorsunuz. Demokrasilerde esas olan millettir, milletin temsilcisi TBMM’dir. TBMM de kararlarını çoğunluğuyla alır. Şu anda biz üç partinin genel başkanları olarak huzurlarınızda TBMM’nin çoğunluğunu temsil ediyoruz. Bu yazı Sayın Cumhurbaşkanının önüne konmuş olduğu için hiç başka türlü hareket edememesi gerekir idi. Ancak bunun üzerine, bir takım, Sayın Demirel’den beklemediğimiz yanlış mütalâalar, mülâhazalar serdetmiştir. Bunların başında, efendim ülkede bir gerginlik varmış da hükümet bunun için istifa etmişmiş… Hayır! İşte bizim istifa mektubumuz apaçık ortada… Başarılı bir hükümet, sadece ahde vefa örneği gösteriyor, protokolünün gereği olarak en güzel bir ahlâk örneği gösteriyor. Bu, siyasi tarihimize böyle geçecek! Bütün milletimizin kalbini fetheden bir güzel olaydır. Bundan 70 milyon hepimiz iftihar etmeliyiz ve ediyoruz 70 milyon olarak…
“Ne güzel yöneticilerimiz var, ne kadar güvenilir insanlar, bir yıl önce verdikleri sözü nasıl günü geldiği zaman tutuyorlar…” Bunun en güzel örneği verilmiştir. Evet, Türkiye’de suni gündemlerle gerginlik çıkartmak isteyenler olmuştur. Ama bunlar bundan önceki 54’ncü Hükümetin mensubu ve onu destekleyen partiler değildir, bugün götürülüp kendisine görev verilmiş olan kimselerdir. Bunu milletimiz çok iyi biliyor. Suni gerginliği meydana getirenlere görev tevdi edilmeye kalkışılmıştır. Diğer yandan, “ülkenin, devletin kurumlan arasında uyum sağlamak benim görevimdir” diyor Sayın Cumhurbaşkanı… Evet, görevidir! İşte o uyumu sağlamak için temel şart, demokrasinin kurallarına riayet edilmesidir. Kendisi değil midir her zaman “demokrasi kurumlar ve kurallar metodudur, müessesesidir” diyen? Ne diyor bu kurallar? Meclis çoğunluğu ne derse ona uyun! “Efendim”, diyor kendisi, “Ben Sayın Erbakan’a sizin aranızdaki protokol beni bağlamaz dedim, o da doğru dedi!” Evet, söyledi, ben de “doğru” dedim. Protokol bağlamaz ama TBMM’nin çoğunluğu hepimizi bağlar. Cümlenin yarısını söyleyip yarısını söylememek yanlış bir davranıştır. Arkasından da bu kâğıt önüne konmuştur; bu kâğıt protokol değil, bu kâğıt TBMM’nin çoğunluğu… Bu çoğunluk hepimizi bağlar. Bundan dolayı Sayın Cumhurbaşkanını da bağlar! Bu çoğunluğa uyarak ülkeye gün kaybedilmemesi gerekir idi. Bu yanlış yoldan mutlaka kendisi dönecektir. Bir an evvel kendisini buradan döndürmek için bu sefer huzurlarınıza çıktık. Size şimdi Meclis çoğunluğunun bizzat imzalarını takdim ediyoruz. Şöyle ki, “Efendim bu parti başkanları imzalamış, ama milletvekilinin oyuna kimse ipotek koyamaz!” Hayır, biz milletvekillerinin oylarına ipotek koymayı aklımızdan geçirmeyiz, milletvekillerinin sadece arzularına tercüman oluruz… Olmuşuz, bu kâğıdı da orta yere koymuşuz… İşte şimdi de huzurlarınızda bütün bu milletvekillerinin imzalarıyla hazırlanmış olan belgeleri aynen gösteriyorum. Bakınız bu gösterdiğim belgenin üzerinde ne yazıyor, aynen okuyorum: “Aşağıda imzalarımız bulunan biz RP’li milletvekilleri olarak Sayın Mesut YILMAZ tarafından kurulacak olan hükümetin güvenoyu oylamasında Meclis’e gelerek ret oyu vereceğimizi beyan ederiz.” Ne kadar dikkatli yazılmış görüyor musunuz? “Güvenoyu vermeyeceğiz” desek bir de bakarsınız ki, “Efendim Meclis’e belki gelmeyeceksiniz, nereden bileyim?” deme ihtimali önümüze çıkar. Artık yoğurdu üfleyerek yiyoruz. Görüyorsunuz… “Geleceğiz ve ret oyu vereceğiz!” Kim? 155 tane RP’li milletvekili, artı 3 tane bağımsız milletvekili… Onların da ayrı ayrı beyanları burada imzalarıyla bunlara eklidir. Etti 158… 112 tane DYP milletvekili, etti 270… 8 tane de BBP milletvekili… Ne yapıyor bunlar? 278… Sayın Demirei’in bu toplamayı hepimizden daha iyi yapacağını biliyoruz. 278… TBMM’nde bugün 275 çoğunluktur. Kaldı ki bu 2 gün içinde hazırlanmıştır. 2 gün içinde 278 tane milletvekilinin imzası alınmış. Bu aynı zamanda bir rekordur. Bunu şunun için söylüyorum: Bunlara muhtemelen 3-4 kişi daha önümüzdeki kısa bir zamanda katılacaktır. İrtibat kurulamadığı için, bu kadar çok insanın içerisinde birkaç kişiyle irtibat kurulamadığı için… Bunlar da bunun üzerine konulduğu zaman bu Meclis’in 280 – 282 muhtemelen insanı “Hayır, biz bunu kabul etmiyoruz” diye Türkiye’ye zaman kaybettirmemek için peşinen oylarının rengini, davranışlarını açıkça belirtmişlerdir. Şimdi bu vesikaları ben size gösteriyorum. Biraz sonra da bunların hepsi Sayın Cumhurbaşkanının önünde olacaktır. Şu üç tane imzalı kâğıt Sayın Cumhurbaşkanının zaten önündedir. Bu 278 imzalı kâğıt da şimdi biraz sonra Sayın Cumhurbaşkanının önünde olacaktır. Bu ne demektir? TBMM’nin çoğunluğu… İşte bu demokrasidir, işte bu milli iradedir. Bundan dolayıdır ki, şu andan itibaren sizin önünüzde açıkladığımız bu vesikalar anından itibaren, bütün hükümet kurma çalışmalarının şu andan itibaren durması gerekir. Biraz sonra zannediyorum Mesut Bey Sayın Cumhurbaşkanına çıkacakmış. Temenni ederim ki orada görevi iade eder, böylece kendi sicilini de kurtarmak imkân ve fırsatını da bulur.”
EMİLE ZOLA’NIN SÖYLEDİĞİ GİBİ; GERÇEK YÜRÜYOR VE ONU HİÇ BİRŞEY DURDURAMAZ.
NECMETTİN ERBAKAN’IN BASIN AÇIKLAMASI TAM HALİ